• Cancel
    Filter
Filter

2.ONLİNE KARMA ESERLER MÜZAYEDESİ

2. Online Karma Eserler Müzayedemize 31.10.2021 saat 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle Canlı Müzayede başlayacaktır. Komisyon Oranı: %10 "ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 10 İŞ GÜNÜDÜR.LÜTFEN  ÖDEME SÜRESİNİ GÖZÖNÜNDE BULUNDURARAK PEY VERİNİZ.

  • Category: Doküman
Lot: 7 » Doküman

Dönemin edebiyatçıları ve Hanedanlardan otografi - İmzalar

Mefharet Hakkı Hanım'ın tuttuğu ve birçok ünlüye imzalattığı defter. Sıradışı kişiliği ile dikkat çeken ve 1927de düşen uçakta ilk kadın hava şehidi olarak tarihe geçen Mefharet Hanım'ın 1920lerde genç yaşında tutmaya başladığı defterde birçok tanınmış ismin kendisine övgü dolu yazılarını ve imzalarını görüyoruz. SABİHA SULTAN, ŞEHZADE ÖMER FARUK, DAMAT MEHMED RAŞİD, AFİFE JALE, ASAF HALET ÇELEBİ, SAMİ PAŞAZADE SEZAİ; HALİD ZİYA UŞAKLIGİL, NAZIM, VEDAT UŞAKLIGİL, HALİD REFİK KARAY HASAN MUHİDDİN, SABAHADDİN [Prens ??], AHMET AĞAOĞLU... Osmanlıca ve Fransızca 30 kişinin imzasının bulunduğu defterden bir kısmının aşağıda tercümelerini bulabilirsiniz. 1-SABİHA SULTAN
Siz mevcudiyetinizle ailenize nasıl bir saadet teşkil ettinizse temenni ederim ki aile-i müstakbelinizde bir mecmua-i refah olarak teşekkül etsin.
16 Mayıs 1921 Nişantaş[ı]
Sabiha Rukiyye Sultan




2-ŞEHZADE ÖMER FARUK EFENDİ
Sevgili ailenle bahtiyar, viran vatanına ve ölmeyecek yüksek milletine edeceğin hizmetle medar-ı iftiharımız ol.
Nişantaşı 18 Mart 1921
Şehzade Ömer Faruk



3-KADRİYE TEVFİK
[1]919 Teşrin-i Sani 9
Mütehalli olduğu güzide ahlakıyla ulvi mümtaz hilkatiyle gerek aile-i muhteremesine gerek kendisini yakînen sevenlere cidden mûcib-i mefharet olan sevimli? Mefharet’ine bir hatıra olmak üzere şu kelimeleri karalayan
Kadriye Tevfik
[Damat Mehmet Raşid’in zevcesi]



4-İmza okunamadı- [Hanedan] 17 Teşrin-i Sani 1919




5- DAMAD MEHMED RAŞİD
Yaşadığımız şu asr-ı herc ü merc-i ahlâkî ve fesad-âlûdda bütün hissiyat, nezahet, terbiye ve ahlâkıyla genç kızlık iffet, zarafet ve masumiyet-i ulvisinin sanki muhafız-ı ismet-penâhı medâr-ı mefharet hayyât-ı bekâret [hayat noktasız Ha ile yazılırken burada noktalı Ha ile yazılınca mecburen “hayyat” okudum. Noktayı hata kabul edip “hayat” okusak da kurtarmıyor. Her iki şekilde de çok saçma bir anlam çıkıyor.] Mefharet’e naçiz bir tuhfe-i takdir, tebrik de benden.
8 Teşrin-i Sani 1919 [Yer ismini okunamadı.]
Damad Mehmed Raşid




6-AFİFE [AFİFE JALE]
Ye’s-âver-âşiyan pederin yegâne medâr-ı tesellisi, gülistân-ı mâderin bir dane goncesi, akraba ve ailesinin cidden mûcib-i mefharet ve mübâhâti olan pek sevgili kardeşim … temenni eylerim.
Erenköy 14 Mayıs [1]336
Afife



7-MUHYİDDİN
Ben de düşüncemin yettiği fikrimin toplayabildiği şu birkaç cümleciği defterinizin bir köşesine; ahlâk-ı nezihe ve kalb-i safınıza; ailesinin yegâne gonce-i ismeti ve medâr-ı muhabbeti olan size bir hatıra-i naçiz olmak üzere sıkıştırıyorum.
Muhyiddin



8-ASAF HALET
Bu güzel defterinize ben ne yazayım? Faziletten, iffet ve istikametten bahsetmek ya noksanı ihtar gibi bir küstahlık, yahut evsaf-ı cemilenizi yine size tekrar gibi bir manayı tahalluk ifade edecek. Âsâr-ı güzîdeden zarif bir… [iki sayfa metin] edebildiğim bu hakikat hayat denilen büyük çölde henüz ilk mevkıf-ı seyahate bile vasıl olamamış şebabınıza birkaç adım olsun ziya gösterebilirse, bu satırların defterinizde bir manası olabilir.
17 Eylül. Ayastefanos – Asaf Halet



9-SAMİ PAŞAZADE SEZAİ
Bihi
Size burada bir masal söyleyeceğim. Bir varmış bir yokmuş. Günlerde bir gün “Laman” gölü, kendine benzeyen Boğaziçi’ni davet etmiş. Alp dağlarının aksettiği kenar-ı a’sâr-güzâr-ı âsûdegîsinde hafî bir mev’id-i telakkî tayin eylemiş. Yeryüzünde … [tam metin mevcuttur] Asırlardan beri hücumlarına fasıla vermeyen milletlere karşı beni muhafaza için hun-ı pür-galeyan-ı necibini isale eden Türkler dünyanın en âlî, en necip milletidir. Beni onlar asırlarca dünyanın en birinci payitahtı, üç yüz milyon İslam’ın darü’l-hilafeti yaptılar. Sizlerle yaşamaktansa, Herküllerin, edvar-ı maziye ve hazıranın bükemediği o kolların arasında ölmeyi tercih ederim. Diye hitap ve itap etti.
“Laman” gölünün üzerine gelirler. ..[tam metin mevcuttur.]…ciddi suretle okuyan bir küçük hanımı irae ederek: Bu senden! Senin çocuklarından! der.
-İsmi!
-Mefharet!
Boğaziçi: Sizin eyyâm-ı âlâm ve bahtiyarınızda ben daima sizinle beraberim. Senin hâl ve mâilin bana vaad ediyor ki kızım, ileride ismin gibi memleketine bais-i mefharet olacaksın.
Terpete? 17 Teşrin-i Evvel 1919 Sami Paşazade Sezai


10- HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
Şu dakikada, kalemi elime alırken, bilsen kızım, ne garip bir tereddütle lerze-şiarım. Eğer önümde bizi nagehan avlayan bir münasip fırsata terakkuben bir köşecikte pusuya sinerek beklerken birden bire elimizin altına yuvarlanan alelade defterlerden biri olsaydı, ben de buna müzeyyen iki cümle dökerek derin bir nefes-i tesliyetle müşkülümün içinden çıkardım. Fakat bu dakikada bir havf ve endişenin taht-ı tesirindeyim: Burada gözyaşlarıyla sislenmiş samimi bir duanın sana saadet neşideleriyle ..[tam metin mevcuttur] bu haşmet-i incilasıyla teşemmüs ederken, kabil midir ki, hayat bu gözlere müstekreh elvahını göstermekten hayâ etmesin.
Ayastefanos: 24 Haziran 1920
Uşşakîzâde
Halid Ziya


11-REFİK HALİT KARAY
Bihi
Ayastefanos, 4 Haziran 1338
Kızım Mefharet
Herkes ne derse desin, ne lügatler paralarsa paralasın ve ne hikmetler saçarsa saçsın, sen beni, sade ruhlu, basit akıllı amcanı dinle: aile hayatında üç mühim iş vardır ki onları temin saadeti tesis eder: İyi yemek, [tam metin mevcuttur] bunları görebilirsem saadetine inanırım.
Refik Halid



12- ŞÜKRÜ
Hayat bir hayal-i latiftir, memat bir rüya-yı amikdir. Sermaye-i mübahat-ı Mefharet’imizin mâdâme’l-hayat bahtiyar ve mazhar-ı ism-i saadet olması, ahlak-ı hamîde ve evsaf-ı cemile ile iktisab-ı fahr u şeref etmesi cümleten temenniyât ve aksâ-yı emeldir.
Ayastefanos 13 Temmuz sene 1336
Şükrü

13- SABAHADDİN
18 Kanun-ı Sani sene 1922
Kuruçeşme
Öyle zannediyorum ki hayat bir hayal olmadığı gibi memat da bir rüya değil, eğer böyle olsa idi herhangi zemîn-i hayatîyi tetkike koyulduğumuz zaman kendimizi hükmî ve kimyevî, nebâtî ve hayvanî, beşerî ve ruhî hâsılı ilmî bir silsile-i kavanîn karşısında bulamazdık. Kavanîn-i ilmiyenin baştan başa icrâ-yı ahkâm ettiği bir saha-i mevcudiyetin ise hayalî değil fakat tamamen hakikî olması icap etmez mi? Bir şekl-i mevcudiyetten diğerine intikal olduğunu demek keşfiyât-ı ilmiye ise (metapsychiosme) vâzıhan gördüğümüz mana-yı mehâbet ise hayat-ı ferdiyeye ne ilahî bir kıymet-i ebedî bahş ediyor!... bu kıymeti takdirimiz derecesinde hiss-i mesuliyetimiz artacak ve yaşadığımız her gün her saat ve hatta lahzanın şahsiyetimizle birlikte mensup olduğumuz manzume-i içtimaiye ve hayatiyenin istikbalini
Ya aydınlatmaya yahut da karartmaya sebebiyet vermiş olacağız.
Yine öyle zannediyorum ki bu merkezî hakikati, merkez-i mevcudiyetinize sermaye-i iʻtilâ edinen, hayat ve mavera-yı hayatı bir fazile-i saʻy ve şefkatle zenginleştirmeye çalışan ruhlar, muzlim semaları tenvire gelen şahsiyet yıldızlarıdır. İşte bunlardan birisi olmaklığınızı en derin bir arzu ile temenniye gelen:
Sabahaddin

14- AHMET AĞAOĞLU
Mefharet Hanım bana müstakbel bir Türk kadının ne olacağını tebşir etti. Bugünkü gayr-i müsait içtimai hayatımızın tesiri ile sönmekte olan Türk kadınının yarınki müsait şerait içinde mazhar olacağı bir numunedir. Çorak muhitimiz arasında böyle müstesna bir genç yetiştirmeye muvaffak olan ebeveyn önünde hürmetle eğilmek her Türk için bir vecibedir.
Ağaef [sol başı Latin harfli Türkçe, sağ başı eski yazıyla ilginç bir imza ]
Ankara 11 Teşrin-i Evvel 1923


Details
Lot: 92 » Doküman

1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında bir Osmanlı Diplomatının evrak-ı metrukesi.

Galip Kemali Söylemezoğlu (d. 1873, Erzurum) - (ö. 1960), Türk diplomat. Atina ve Roma gibi elçiliği sırasında yaşadıkları, verdiği haberler, Said Halim Paşa ve diğer erkana gönderdiği raporlar ve 2 ciltt içinde 10 defterden oluşan el yazısı günlüğünü içeren, bu arada 1. Dünya Savaşında Türk Yunan Münasebeti üzerine 128 sayfalık raporu ve buna benzer birçok Hariciye ile ilgili belgeden oluşan tereke. Venizelos’tan Bulgar ve birçok dönemin ilerigelenlerinden gelmiş ıslak yazı ve imzalı mektuplar, imzalı fotoğraflara haiz etütlük yüzlerce belge…

Diplomat ve yazar Galip Kemali Söylemezoğlu, 1873 Ramazanında Bingazi’de dünyaya geldi. Babasının memuriyetinden dolayı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşadı. 1902-1922 tarihleri arasında Osmanlı’nın en buhranlı tarihlerinde, yirmiden fazla Balkan ve Avrupa devletinde yaklaşık otuz yıl çeşitli görevlerde bulundu. Galip Kemali Bey, 1908 Meşrutiyet’ten önce Romanya’da, Balkan Harbi öncesinden 1916’ya kadar 6 yıl Yunanistan’da, Brest Litovsk Barışı sonrası Mart 1918’den itibaren 8 ay Rusya’da Moskova sefaretinde görev yaptı.

İstanbul’un 13 Kasım 1918’da işgali sırasında burada bulunan Galip Kemali Bey, Damat Ferit Hükümeti’nde beş buçuk ay çalıştı. 1 Aralık 1918’de Mütareke Komisyonu Başkanı olan Galip Kemali, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine yedi buçuk aydır sürdürdüğü bu görevinden istifa etti ancak Damat Ferit’in iknasıyla İstanbul Hükümeti’nde Muhaberat bölümünde memuriyete başladı. Haziran 1919’da İtalya’ya gidip Roma’da temaslarda bulunduğu iki yıl içinde, izlenimlerini rapor olarak İstanbul’a gönderen Galip Kemali Bey, Avrupa kamuoyunu da Türkiye hakkında bilgilendirdi.

16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgali üzerine tepkisini tüm devletlerin meclislerine gönderdiği “Medeni Milletlerden İstimdat” başlıklı feryatnameyle gösteren Galip Kemali Bey, Türk davasını anlatmak üzere, Nisan 1920’de San Remo’da toplanan konferansın başkanı M. Nitti’ye bir muhtıra verdi. Aynı zamanda Osmanlı Hükümeti’ne konferans ile ilgili bilgi ve görüşlerini de bildirdi. Roma’da bulunduğu sırada 1920’nin ortalarında toplanan Edirne Kongresi’nin aldığı kararlara göre, davalarını yurt dışında savunma konusunda kendisinden yardım istenen Galip Kemali Bey, konuyu Fransa ve İtalya basınında gündeme getirdi. Avrupa’daki çalışmalarından İngiltere Başbakanı Loyd George’nin rahatsız olması üzerine Damat Ferit tarafından İstanbul’a çağrılan Galip Kemali Bey, denileni yapmayarak rapor göndermeye devam etti.

5 Haziran 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Galip Kemali Bey’e bir telgraf göndererek kendileriyle birlikte çalışmak üzere onu Ankara’ya davet etti. Ailevi nedenlerden dolayı hemen gelemeyeceğini bildiren Galip Kemali Bey, İstanbul’da Tevfik Paşa Hükümeti’nin kurulmasıyla İstanbul’a gelerek görüşmeler yaptı ve 25 Aralık 1920 tarihinde sefaret görevine atandı. Bu tarihlerde Roma’da iken Türk-Yunan ilişkilerine ve sınırına dair söylediklerinden dolayı Ankara’daki önemli gazetelerden eleştiriler aldı. Örneğin; 15 Şubat 1921 tarihli Yeni Gün ve 24 Şubat 1921 tarihli Hakimiyet-i Milliye “Tasvip Etmediğimiz Şeyler” başlıklı yazılarda bir sefirin sınır belirleme konusunda ölçülü olması gerektiği belirtilmekteydi.

150’liklerden Süleyman Şefik’in (Kuvay-ı İnzibatiye Başkomutanı) kardeşi olmasına rağmen Nisan 1921 tarihli Londra Konferansı’na Büyük Millet Meclisi temsilcisi olarak katılan Bekir Sami Bey tarafından kendisine Tahran sefirliği teklif edildi ancak Bekir Sami Bey’in istifası üzerine bu konu gündeme gelmedi. Aynı tarihlerde artık ömrünü tamamlayan Osmanlı Devleti Hariciye Nazırlığından aldığı telgraf üzerine kendisine teklif edilen Stockholm ve Kopenhag elçiliklerini kabul etti ve 3 Temmuz 1921 tarihinde görevine başladı. Öte yandan bu tarihte Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup yazarak davet eder ve gerek duyarlarsa Ankara’ya gelmeye hazır olduğunu belirtti. Stockholm’de bir buçuk yıl kaldıktan sonra Avrupa’daki Osmanlı Sefaretlerinin kapanması üzerine 1922 yılı yazında Stockholm ve Kopenhag Sefiri sıfatıyla Ankara’ya yazdığı yazısı “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Stockholm ve Kopenhag’da sefiri yoktur. Babıali ile muhabere ettiğinden nam ve hümayunlar tevziinden bahsettiğinden bizimle münasebeti olmaması lazım gelen bir zattır” denilerek iade edildi. Gelişmeler neticesinde 1 Eylül 1922’de görevinden ayrılarak Türkiye’ye döndü. Osmanlı padişahını ve hariciyesini ziyaret ettikten ve İstanbul’daki durumu gördükten sonra, Büyük Taarruz’un yeni bittiği sıralarda Ankara’ya giderek İsmet Paşa, Fevzi Paşa gibi bazı komutanlarla görüştü. “Atatürk nazarında beni saltanatçı diye kötülediler. Bana yüzünü göstermediler” sitemini ve 1930 yılında dönemin Hariciye Vekili tarafından emekliye sevk edilmesinin üzüntüsünü yazdığı eserlerinde dile getiren Galip Kemali, 1960’da 87 yaşında öldü. (https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/galip-kemali-soylemezoglu-1873-1960/)

Details
previous
Go to Page: / 1
next